Hakkımda

Fotoğrafım
İçinden geldiği yöne gitmek , düşünmeden yazmak hiç kolay değildir.. İçinden geçenlerin şerefine...

26 Kasım 2009 Perşembe

kıvırçık saçlı,çıngıraklı koça...



dışımdaki ve içimdeki bilinmemezliğe doğru giden iki ayrı yolda ilerliyordum..dışımdaki yolda saçları kıvır kıvır mahsun yüzlü bir koça rastladım..onunla uzun uzun dertleştik..ben konuştum o dinledi o konuştu ben saçmaladım...kaderine razıymış,bilenmiş bıçaklara,gözü kapalı uzun yolculuklara,ezan seslerine,tekbirlere,ölümün soğuk nefesine..ben kuzuydum çok önceleri bizim sürüyle köyde otlaklarda melerdik..bizim küçük yusuf vardı çoban..o otlatırdı bizi..dilsiz bir oğlandı..ama o konuşurdu bizimle hemde öyle bir konuşurdu ki başımızı şişirirdi...o mera senin bu otlak bizim dağ tepe gezer dururduk...kaç bayram öncesinde bizim sürü eksildi...hiç birşeyin tadı kalmaz oldu..küçük yusufta aldı başını gitti..birdaha haberini almaz olduk..lal olan dilleri açılmış..şarkı söylermiş şehirlerde diye duyduk..küçük yusuf diye plakları doldurmuş şehirleri...bende de şehir özlemi başladı bana bu köyler dar geldi,koşarak varırım diye düşündüm,belkide yusufu bulurum...kocaman bir koçtum ben bana hiç bir yol dayanmazdı..sonra beni süslediler püslediler,kınalar serptiler sırtıma,ziller taktılar kulaklarıma...bindik bir kamyona,tıngır,mıngır yollarda bir o yana bir buyana..içersi karanlık göz gözü görmüyo..ama içimden bir ses şehre varıcaz diyo..belkide yusufu görürüm..iki el gördüm havada el sıkışmışlar verdik vermedik,aldık almadık...sattık ,satmadık...hayrını gör..kandırılmışmıydım?bu şehirmiydi?süslü püslü bir eve vardık....küçük bir çocuk geldi yanıma ama yusuf diğildi..gözlerimin içine ağlayarak bakıyordu güzel oğlum diyip başımı okşuyordu..neolur sen ölme,sen gitme...ben bakarım sana ,burda kal..bu ev koskocaman,baba ne olur kalsın..kalamaz o yarın kesilicek,doğanın kanunu bu...boynumdaki çıngırağın sesi beynimi oyuyor,siyah beyaz dünyam daha da kararıyor,hayallerim bitiyor..hiç düşünmemiştim yolumun bu kadar kısa olduğunu..ayrılık,kimden ayrılıyorumki,benim hiç olmamış olan bir dünyadan...kaderime razıyım,bilenmiş satırlara,besmelelere,ağlayan çocuklara,gayretli babalara,yufka yürekli annelere....dışımdaki yol buraya kadardı,dünya dışardaydı,gölgem dışardaydı...bütün kötüler dışardaydı..içimdeki yol sıcak bir havuz gibi beni koynuna aldı,uykumdan uyandım..

2 Kasım 2009 Pazartesi

kadın ve unutuş


kadın,yaşlanmış yüzünün verdiği ağırlığı hep hissetti..başının üstünde birbirine karışmış,dilleri ileriye fırlamış,gözleri yuvalarından fırlayan yüzlerce başla yaşadığını düşündü.yüzündeki çizgileri,buruşmuş ağzını,sarkmış göz kapaklarını düşündü.ağzının içinde çürümüş hissi veren dilini damaklarına değdirdi,yine dişlerinin olmayışını farketti ve üzüldü.belkide artık olmamalıyım diye düşündü.birtürlü varlığını hatırlayamıyor yada kendini biryerlere koyamıyordu..onun yürüdüğü sokaklarda kimse yürümüyor,oturduğu kaldırımlarda hiç bir kedi miyavlamıyordu..varlığı bir gölge den ibaretti..onu seven ona dokunan kimse yoktu..hayatında hep olmayanlar ve olamadıklarıyla yaşıyordu..hiç var olmamış biri gibi,onca geçen yılların,yaşadıklarının bir hükmü yoktu artık..sanki onları kendimi yaşamıştıki?otobüs durağındaki kendi görüntüsüne baktı...hiç birşey görünmüyordu..